SÖMÜRGECİ BATI EMPERYALİZMİ ve ERMENİLER
Batı Emperyalizmi ve Ermeniler
XVIII. asırda ekonomik ve endüstriyel reformlarını yapan Avrupa devletleri ile Rusya, oluşturdukları endüstriyel hayatın ham maddelerini karşılamak için yeni bir işgal ve sömürge hareketim başlatmışlardı.
A- Ermeni Meselesinin Ortaya Çıkışı
XVIII. asırda ekonomik ve endüstriyel reformlarını yapan Avrupa devletleri ile Rusya, oluşturdukları endüstriyel hayatın ham maddelerini karşılamak için yeni bir işgal ve sömürge hareketim başlatmışlardı. Asya'da, Afrika'da muhtelif ülkeleri işgal eden bu Avrupalı emperyalist sömürgeci devletler, XIX. asırla birlikte gözlerini Osmanlı ülkesine çevirmişlerdir. Osmanlı Türkiye'sini parçalamak ve kendilerine sömürge bölgesi yaratmak için asırlar boyu Türklerle sulh ve refah içinde yaşayan gayri Müslim unsurlara, özellikle Ermenilere el atmışlardır.
Burada, akla şu sorular gelmektedir: Türk halkı île bu kadar haşır neşir olan, devlete sadık bir şekilde hizmet eden ve mutlu bir hayat sü
ren Ermeniler, bu emperyalist güçlerin tahriklerine kapılarak, nasıl Türkiye aleyhinde hareket etmeye başladılar? Ermenilerin Türkiye aleyhtarı faaliyetleri, diğer gayrimüslim halklara göre niçin bu kadar kanlı bir mücadele şekline dönüştü? Bu ve bunlara benzer soruların cevaplarını şu önemli gelişmelerde aramak daha doğru olur:
1- Türk devletinin ve insanının güvenini ve dostluğunu kazanan Ermeniler, Fransız ihtilâlinden sonra başlayan milliyetçilik hareketlerinden az da olsa etkilendiler. Osmanlı Devletİ'ni parçalamak isteyen Avrupa devletlerinin kışkırtmaları İle bazı Ermeni aydınlan Türkiye aleyhtarı bir tutumiçine girdi.
2.Kendileri gibi Osmanlı idaresinde kalıp da, yüzyıllar boyu ticarî rekabette bulundukları Rumların, Avrupa Devletleri'nin, Osmanlı Devletine yaptığı baskılar İle 1820'lerin sonlarında Yunanistan Devletİ'ni kurmaları,bazı Ermenileri kıskançlığa ve arayışa sevk etmiştir.
3.Osmanlı Devleti'nin büyük bir hoşgörü ve insancıl düşüncelerle kurulmasına izin verdiği Ermeni Patrikliğinin, Avrupa Kiliselerinin kışkırtmaları yüzünden Ermeni halkını yanlış yönlendirmesi ile Ermeniler, Osmanlı aleyhtarı faaliyetlere başlamıştır.
4.Avrupa Devletleri ile Amerikan yetkililerinin Osmanh'Türkiye'sinde açtıkları misyoner okullarında Ermeni gençlerini okutmaları ve onlara Türkiye aleyhtarı fikirler aşılamaları. Ermenileri istiklâl için arayışa yöneltmiştir.
5.Bütün yabancı gözlemcilerin hemfikir olduğu gibi, Osmanlı Devleti'nin gayrimüslimlere, özellikle Ermenilere, dinî ve millî konularda tanıdığı hürriyetlere bir sınır ve kontrol getirmemesi yabancılar tarafından rahatlıkla istismar edilmesini sağlamıştır.
6.Başta Ruslar olmak üzere, İngilizler ile Fransızlar emperyalist emelleri için Ermenileri bir maşa gibi kullanmışlar. Amerikan misyonerleri de bunlara destek olmuşlardır. Ayrıca, Balkan halklarından Sırplar ile Bulgarların komitecılik hareketleri ile istiklâl mücadelesi yapmaları Ermenileri de etkilemistir.
Bu altı ana faktör Ermenilerin, Türkler ve Türkiye aleyhinde harekete geçmelerine sebep olmuştur. Kendisini zamanında yeterince yenileyemeyen Osmanlı Devleti'nin yıkılacağı, bu devletin idaresinde yaşayan her milletin de istiklâline kavuşacağı ve bu konuda Yunanistan. Romanya ve Karadağ gibi emsallerin de görülmeye başlandığı bir devirde, Ermenilerin, daha medeni yollan deneme şansları var iken, gidip gözlerini kan bürümüş bazı çete teşkilâtlarına ümit bağlamaları ve Türkiye'yi yıkmak isteyen emperyalist devletlerle fiilen işbirliğine girmeleri son derece üzücü ve düşündürücüdür.
Ermenleri istiklâllerini kazanmak için Türkiye aleyhtarı faaliyetlere sevk eden bu altı faktörün izahını şöyle yapmak mümkündür:
1- Fransız İhtilâli. Napolyon'un işgalci hareketleri bir kenara bırakılırsa, bütün milletlerin, özellikle başkaları idaresinde yaşayan halkların akıllarına hürriyet ve eşitlik fikrini sokmuştur. Bu eşitlik ve hürriyet fikirleri çok geçmeden millî duyguların oluşmasına yardımcı olmuş, bu ise. milliyetçi akımları doğurmuştur. Rusya. İngiltere, ihtilâlin merkezi Fransa başta olmak üzere. Amerika, Afrika ve Asya kıtalarında sömürgeleri olan Hollanda, Portekiz ve İspanya gibi devletlerin hâkimiyetleri altında yaşayan toplumlara ve milletlere değil de, Osmanlı idaresinde yaşayan halklar arasında bu ayrılıkçı milliyetçilik hareketlerinin propagandasının yapılması son derece manidardır. Osmanlı Devleti'nin, karşılaştığı problemleri halletmede gösterdiği başarısızlıklar, yaptığı reformların arzu edilen neticeleri vermemesi, bu büyük devleti adım adım yıkılmaya doğru götürdüğü görülmeye başlanmıştı. Osmanlı'nın bu durumunu ''hasta adam" olarak niteleyen emperyalist devletler. Osmanlı Devleti'ni parçalamak ve nüfuz bölgelerine almak için, bu devletin idaresi altında yaşayan gayrimüslim halkları bazen gizlice, bazen de açıkça isyana teşvik etmeye kalkıştılar. Sinesinde pek çok milliyeti barındıran Avrupa'nın emperyalist devletlerinin, kendi idarelerindeki insanların hak ve hürriyetlerine izin vermezlerken, Osmanlı Devleti içinde yaşayan milliyetleri kışkırtmalarının, onların ne kadar dinî husumetle dolu olduğunu göstermiştir.
2-Kendileri gibi tüccar bir kavim olan Rumların, Rusya ile Avrupa devletlerinin Türkiye'ye baskılan sonucu istiklâllerini alarak Yunan Devleti'ni kurmaları, Ermenileri hem kıskandırmış ve hem de arayışlara sevk ettirmiştir. Nitekim. Rumların daha önce yaptığı gibi Ermeniler de. Avrupa'nın büyük devletlerine, özellikle Rusya. İngiltere ve Fransa'ya istiklâllerini elde etmede yardımcı olmaları için müracaat etmeye başladıklarını görüyoruz.. Açtığı misyoner okulları kanalıyla Amerika'nın da devreye girmesiyle Ermeniler, kendilerine yeterli sayıda müttefikler ve hamiler buldular.
3.Osmanlı Devleti'nin, devlet yönetiminde vatandaşları arasında ayrım yapmaması, özellikle gayrimüslim halkların dinî, kültürel ve ekonomik konularda istedikleri gibi hareket etmelerine izin vermesi. 1839 Tanzimat.1856 İslahat Fermanları ile vatandaşları arasında hukuken de tam bir eşit lik sağlaması, dış kuvvetlerin gayrimüslimler lehine müdahale etmesine izin vermemiştir. Bununla yetinmeyen Osmanlı Devleti, 29 Mart 1863'de "Ermeni Milleti Nİzamnamesi"ni neşrederek bu halkın eğitim,kültür,din ve cemaat işlerini kendilerinin halletmeleri hususunda tanıdığı haklar bir nev'i muhtar idare tarzım andırıyordu12. Ne var ki Osmanlı Devleti, belki de dış baskılardan çekindiği için verdiği bu hak ve özgürlüklere bir sınırlama ve kontrol mekanizması getirmemiş. Ermeni faaliyetlerini, özellikle emperyalist devletlerle ilişkilerini kontrol edememiştir. Ermenilere ve diğer gayrimüslimlere yardım etmek isteyen ülkeler ve kuruluşlar rahatçaistediklerini yapabilmişlerdir. 13u kontrolsüzlük Osmanlı Devleti'nin başını yeterince ağrıtmıştır.
4.1830'lardan itibaren Amerika Birleşik Devletleri ile Avrupa devletlerinin açtığı misyoner okulları çığ gibi çoğalmaya başlamıştı. Bu misyoner
okullarının, Osmanlı idaresindeki gayrimüslimler arasında en çok talebesini okuttuğu halk Ermeniler idi. 1870-1900 yılları arasında sadece Amerikalıların açlığı misyoner okullarının sayısı 469 idi. 50.000'in üzerinde öğrencisi bulunuyordu ki, bu neredeyse Osmanlı Devleti okullarında okuyanlara eşit bir rakamı oluşturuyordu. Bu okullardan yetişen Ermeni gençleri,kendilerine öğretildiği gibi, istiklâl mücadelesi yapan Ermenilerin potansiyel destekçileri haline gelmişlerdi. Ayrıca Ermeni zenginleri, hem Türkiye'de hem de Avrupa ülkelerinde, özellikle de Fransa ve İtalya'da özel okullar açarak. Ermeni toplumuna lider yetiştirme yarışına girmişlerdi44. Bu okullardan yetişen nesiller içinden gerçekten Ermeni halkının önderliğini yapabilecek şahsiyetler yetişmiştir .
5.İstanbul'un fethinden sonra Fatih Sultan Mehmet'in emri ile kurulan
Ermeni Patrikliği, maalesef Ermenileri bir araya getirmede başarılı olama
mıştı. Bunun üzerine devlet, Katolikler ve Protestanlar için de ayrı ayrı ki
liseler kurmak mecburiyetinde kalmıştı. XVIII. asrın sonları ile XIX, asrın
başlarından itibaren Katolik ve Protestan Ermeniler de Amerikalılar, İngi
lizler ve Fransızların etkisinde hareket etmeye başlamışlardı. Gregoryen
Ermeniler ise başta Papalık ve Ortodoks Rusya olmak Üzere herkesten yardım istemeye başlamışlardı. Kısaca Ermeni Kiliseleri ve din adamları bil
hassa XIX. asrın başından itibaren yabancı kiliselerin yardım ve teşvikleri
ile Türkiye ve Türkler aleyhinde faaliyette bulunmaya başladılar. Ermeni
kiliseleri, Türkiye aleyhtarı eleman yetiştiren birer okul haline geldi.
6.Osmanlı Devleti, Kırım Savaşı'ndan sonra 1856 Islahat Fermanı'm ilân etmesine rağmen, ne müttefikleri durumundaki İngiltere ve Fransa'yı, ne de ezeli rakibi Rusya'yı tatmin edebilmişti. Balkan Hıristiyanların!, Os manlı hâkimiyetinden kurtarma misyonunu yüklendiğini iddia eden Panslavist Rusya'nın bu arzularına, İngiltere ve Fransa 1876 İstanbul toplantı sında karşı çıkmayınca, Rusya. Osmanlı Devleti aleyhinde faaliyetlerini hızlandırdı. 1877-1878 savaşında Osmanlı Devleti'ni yenen Rusya, Bulgaristan'ın yanı sıra Ermenilerin istiklâli konusunda da taleplerde bulunmaya başladı. Rusya, daha önce kendi kontrolünde oluşturduğu Ermenistan topraklarına Doğu Anadolu'yu da katarak, güneye inme siyasetinde kendisine bir vasal devlet oluşturmak istiyordu. Rusya'nın daha da güneye inerek Hindistan sömürgesini tehdit etmesini istemeyen İngiltere ise, bölgede kendi hâkimiyetinde bir Ermeni devleti kurmayı, bu olmaz ise, Doğu Anadolu'da ıslahat yaptırarak kendi nüfuzunda bir Ermeni bölgesinin oluşmasını istemeye başladı. Bu maksatla bazı İngilz subaylarını Doğu Anadolu'ya göndererek, oluşumu yerinde tedkik ettirdiler. Fakat, Ermenilerin bölgede azınlıkta olduklarını tespit edince, bu düşüncelerinden vazgeçtiler.
Bu olayları ve bundan sonraki gelişmeleri izah etmeden önce, Ermenileri kendi menfaatleri için ilk kullanan Rusya'nın Ermeni politikalarının ne olduğunu ve nasıl geliştiğini hatırlamakta fayda vardır.
B- İstiklâl İçin Bir Grup Ermeni'nin Ruslardan Yardım İstemesi ve Rusya İdaresinde "Ermenistan Vilâyeti"nin Oluşturulması (1829)
Ermeni Devleti'nin yeniden kurulması ve İstiklâline kavuşması için, ilk teşebbüsü yapan. İsrael Ori adındaki Karabağlı bir Ermeni din adamıdır. Türklerin, 1683 yılında Viyana önlerinde bozguna uğraması bütün Hıristiyan aleminde olduğu gibi, Osmanlı idaresinde yaşayan bazı Hıristiyan ileri gelenlerde de çeşitli ümit ve düşünceler uyandırmıştı. Bu gelişmeden etkilenen kişilerden biri de İsrael Ori İdi. 1698-1711 yılları arasında Fransa, İngiltere, Almanya ve Rusya'yı dolaşan ve Ermenistan'ı kurtarmak için bir Haçlı Seferi düzenlemeye çalışan Ori, bu teşebbüsünde bütün gayretlerine rağmen muvaffak olamamıştı. Fakat, Orİ'nin Rus Çarı Petro'ya (1683-1725), Kafkaslar ve bilhassa iki Hıristiyan topluluk olan Ermeniler ve Gürcüler hakkında verdiği bilgiler, Rusların dikkatini bu bölgeye çekmeye yetmişti. Zira, Kafkas ve Orta Asya ülkelerinin ticaretlerinden ve zenginliklerinden İstifade etmek isteyen, Petro için, bu bir fırsattı. Nitekim Petro, 1715'te İran'a gönderdiği elçisi Ardevi Volenski'ye bölgenin durumunu tetkik ettirdi. Edindiği bilgiler gayet olumlu İdi.
İran'ın XVIII. asrın ilk çeyreğinde İçine düştüğü politik kaostan istifade eden Rus Çan, 1723 yılında ordusuyla birlikte aniden Kafkaslara indi. Bazı Ermeni ve Gürcü grupları kendisini bir kurtarıcı gibi karşıladılar. Fakat, Osmanlı Devleti'nin Rusya'nın daha fazla ileri gitmemesi konusundaki ikazına uymak mecburiyetinde kalan Petro, Osmanlı Devleti ile anlaşma yoluna gitti. 24 Haziran 1724'de yapılan bu antlaşma ile Hazar Denizi'nin batı kıyısı Ruslara. Karabağ başta olmak üzere bölgenin diğer kesimleri ise Osmanlılara kalıyordu. Bu antlaşmaya rağmen Ruslar, Ermenileri ve Gürcüleri Gilan bölgesine yerleşmeye teşvik ettiler. Petro'nun, Ermenileri. Rus idaresinde kalan bölgelere göç ettirme politikası ondan sonra da sürdürülmüştür. Buna mukabil, Rus Çarı, Ermenilere ve Gürcülere yardım ve himaye ile ileri gelenlerin çocuklarını okutacak okullar açma sözünü verdi.
1768 Osmanlı-Rus Harbi'nin başlaması ile birlikte Ermenilerden bazı zevatın, ruhanî politikacı Katogikos Hovsep Argutyan Önderliğinde Ermenistan'ın Osmanlı'dan ayrılarak. Doğu Hıristiyanlarının koruyucusu olarak gördükleri Rusya'nın idaresine geçmek için faaliyetlere başladığını görüyoruz. Bununla da yetinmeyen Argutyan. "Rusya ile İslâm komşuları (Osmanlı Devleti ile İran) arasında bir duvar olacak Ararat Krallığı'nın kurulması" için Rus yetkililerine teklifte bulundu, Argutyan'ın bu yeni delilikleri ve Petro zamanında verilen sözler, Rusları, Ermeniler konusunda tedbirler almaya sevk elti. 1789 kışında Rus başkenti Petersburg'da Ermeni bağımsızlığı için önemli toplantılar yapıldı. Bu toplantıya Ermeniler namına katılan Argutyan ile Hovhannes Lazaryan adına iki Ermeni okulunun açılmasına karar verildi. Bu okullardan yetişecek Ermeni gençlerinin, kurulacak Ermeni Devleti'nde vazife almaları sağlanacaktı. Ermenistan'ın ancak böyle tedbirlerle ve Rusya'nın himayesinde ayakta kalabileceği kararlaştırıldı. Türkiye ve İran'dan alınacak topraklar üzerinde kurulacak bu Ermeni Devleti'ne Rusya gerekli askerî ve mâlî yardımı yapacaktı. Ayrıca Ruslar. Osmanlı Hükümetine rica ederek Ermeni Kilisesinin başına Rusya ile iyi ilişkileri olan din adamlarının tayinini sağladı1'. Fakat. 1791 yılında Rus Çariçesi'nin ölmesi ve Rusya içinde çıksın problemler yüzünden Ermeniler umduklarını bulamadılar. Bu olumsuz gelişmeye rağmen, Ermeniler. Rusların desteğini sağlamak için faaliyetlerine ara vermeden devam ettiler. Ermenilerin beklediği fırsat ise çok geçmeden önlerine çıktı. Rusya. Moskova üzerine yürüyen Napolyon'u yendikten sonra dikkatlerini yeniden Kafkaslara çevirmişti. Muhtemel bir İran saldırısına karşı Ermenileri ve Gürcüleri himaye edeceğine dair söz vermiş olan Rusya, bu sözünü tutma fırsatını 1513 yılında buldu.
Önce Nadir Şah ve sonra da Kaçar Hanedanı hükümdarları zamanında Kafkaslarda yeniden yayılma siyaseti güden İran'ın bu tutumu, hem bölge halkını, hem de Rusya ile Osmanlı Devletİ'ni rahatsız etmişti. Osmanlı Devleti'nin içine düştüğü siyasî bunalımdan kurtulamamasından istifade eden Rusya, bazı Ermeni ve Gürcü gruplarının da desteğiyle İran'ı 1813 yılında yenerek Gülistan Antlaşması imzalamaya mecbur tutmuştu. Ruslar, Araş Nehri kıyılarına kadar bölgeyi kontrolleri altına almış bulunuyorlardı. İran'ın bu harpte çok toprak kaybetmesi Rusya ile yeni bir harbin başlamasına sebep oldu.
Çar I. Aleksander, 1813 Eylülü'nde neşrettiği bir ferman ile İran Harbi'nde Rus ordusuna yardım ettikleri için Ermenilere teşekkür etmiştir. Onun yerine Çar olan [. Nikola. 1826 yılında başlayan yeni İran Harbi'nde General Paskiyeviç'e yardımcı olmak üzere Rus okullarında yetişen Ermeni asıllı General Madatov ile Albay Lazaryev'i vazifelendirmiş ti. Bu iki Ermeni asıllı kumandan Tiflis'te Ermeni Kilisesi'nin başı Kalogikos Nerses Aşdaregesi'nin yardımı ile büyük bir Ermeni kitlesini Rus ordusuna yardımcı olmak üzere hazırladı. Aşdaragesi, Kilise namına yayınladığı beyannamede Ermeni Devleti'nin kurulması için her türlü himayeyi gösteren Rusya'ya ve onun ordusuna bütün güçleriyle yardımcı olmalarını İstemiştir. Gerçekten, az sayıdaki Rus kuvvetleri, Ermenilerin ve Gürcülerin yardımı ile İran Ordusu'nu yenerek Tebriz'e kadar ilerlemiştir. Bu Rus ilerleyişi karsısında çaresiz kalan İranlılar, şartlarını Rusların dikte ettirdiği Türkmençay Antlaşması'nı 5 Mart 1828"de imzalamak mecburiyetindekaldılar. Bu Antlaşmaya göre Ruslar, bütün Kuzey Azerbaycan'ı, Kür ve Araş Nehirleri arasındaki yerleri, Erivan ve Nahçivan dahil. Mugan Ovası'nın büyük kısmını ele geçirdiler. Bunu fırsat bilen Ruslar, Ermeni Kilisesi'nin yardımı ile İran idaresinde ki Güney Azerbaycan'dan 40.000 ve bir müddet sonra başlattığı 18281829 harbi sonunda Erzurum'a kadar girdiği Osmanlı topraklarından 100.000 Ermenı'yi göç ettirerek, Azerilerin "Revan Hanlığı'' topraklan üzerinde. İran ve Türkiye sınırları boyunca uzanan tampon bir Ermenistan oluşturdular. Fakat, Ermeni Kilısesi'nin reisi Nerses Aşdaragesi'n, Rus kumandanı General Paskişeviç'in emri hilafına müstakil birlikler oluşturması ve Ermenistan'ın müstakil kralı gibi hareket etmeye kalkışması, Ruslar ile Ermeniler arasındaki dostluk ve işbirliğinin bozulmasına sebep oldu. Ermeniler, müstakil bir Ermeni devleti beklerken. Rus Çan I. Nikola bir ferman neşrederek "Arnıiyanskaya Oblast" (Ermeni Vilâyeti) adını verdiği yeni tampon bölgeyi Rusya'ya ilhak ettiğini açıkladı. Nerses Aşdaragesi Rusya içlerine sürgüne gönderilirken, Ermenilerin Ruslara bağladıkları umutlar ve bağımsızlık hayalleri de bir defa daha sönmüş oluyordu. Bu gelişmelerden sonra Ermenilerin bir kısmı Rus idaresine girmiş oluyordu. Ruslar, bu Ermenileri hem Türkiye aleyhinde, hem de Türkiye Ermenilerin! kışkırtmada kullanmış, fakat, Ermenilere vaat ettiği müstakil Ermenistan'ın kuruluşuna asla izin vermemiştir.
Kaynak:Ermenistan ve Türk-Ermeni İlişkileri-
Prof.Dr.Mehmet Saray-Atatürk Araştırma Merkezi