YAZARLARIMIZ

Mehmet Törehan SERDAR

 

 

ABD’NİN ERMENİ POLİTİKASI

01.05.2011

 

Cennet mekân Fatih Sultan Mehmet Han, İstanbul’un fethinden sonra Rodos Adasına bir sefer düzenlemişti. Komutan ve vezirlerinin büyük bir kısmı bu sefere karşı çıkarak; “Siz ki Fatihsiniz, İstanbul gibi bir şehri fethettiniz. Rodos gibi ufacık bir adaya sefer düzenlemek şanınıza yakışmaz” dedikleri zaman Ulu Hakan; “Sizler bilmezsiniz orası nasıl bir kin yuvasıdır” deyip Rodos’a sefer düzenledi. Orası gerçekten bir kin yuvasıydı. Orada Sn. Jean şövalyeleri diğer ismiyle Hz. Yahya Şövalyeleri barınıyordu (bugün ki Malta Şövalyeleri). Bu şövalyelerin beyaz bez üzerine siyah yazılarla yazılmış bir bayrakları vardır. Bayraklarında; “Gayemiz İslam’ı doğduğu Arap çöllerinde boğmak, Türkleri geldikleri Asya steplerine sürmektir” yazılıdır.
Yıllarca Hıristiyan batı dünyası bunun mücadelesini verdi ve halen de vermektedir. Sevr Anlaşması onlar için bir zafer, Lozan ise hezimet olmuştur. Roma’nın girişindeki Hun mezarlarına baktıkça Sevr’i ve Sn. Jean Şövalyelerini hatırlamakta, politikalarını buna göre şekillendirmektedirler.

            Yukarıdaki olayı yazmamın nedeni; ABD Temsilciler Meclisi Dış İlişkiler Komitesinde 21’e karşı 27 oyla kabul edilen asılsız soykırım tasarısıdır. 1915 yılında Ermenilere karşı bir soykırım yapılmadığını, tasarıya evet oyu veren birçok temsilci de bilmektedir. Ancak; iş Türk milleti olunca tarihi gerçekler bir tarafa bırakılıp, yangından mal kaçırır gibi acele kararlar alınmaktadır. Bu kararlar; Haçlı zihniyetiyle ön yargılı ve siyasi olarak alınmıştır. 11 Eylül saldırısından bir gün sonra ABD Başkanı Bush değilmiydi “Müslümanlara karşı yeni Haçlı Seferleri başlamıştır” diyen? Bugün ABD Temsilciler Meclisi Dış İlişkiler Komitesinde bu sözlerin kararı alınmış, alınmaya da devam edilecektir.

            Ermeni lobisinin etkisinde kalarak Morgenthaun ve Arnold Toyonbi’nin zırva yazılarına bakarak asılsız soykırım kararını almak, Türk Milletini töhmet altında bırakmak, Haçlı zihniyetindeki insanlara yakışır. Soykırım iddiaları ile ilgili ABD’nin elinde her türlü imkân bulunmaktadır. Özellikle Boston’da bulunan Taşnaklara ait Zoryan Arşivi ABD’nin emrindedir. Orada soykırımla ilgili her bilgi ve belge bulunmaktadır. Neden o arşivi açıp bilim adamlarının istifadesine sunmuyor? Oradaki bilgiler neden dünya kamuoyuna açıklanmıyor? ABD neden çekiniyor? ABD çok iyi biliyor ki o arşivlerde; Ermeniler karşı bir soykırım yapılmadığı, tam aksine Ermenilerin Müslüman Türk halkına insanlık dışı bir soykırım yaptığı yazılıdır. ABD bunu açıkladığı zaman, Türkiye’ye karşı elinde tuttuğu Ermeni kozunun yok olacağını gayet iyi bilmektedir. Bu koz elinden giderse hem Haçlı kartı yitirilmiş ve hem de Hz. Yahya Şövalyelerine ihanet etmiş olacaktır. Bugün Hıristiyan dünyasının liderliğine soyunan ve kendisini; Tevrat’ta yazılı olan 5. Kaya Krallığı (Tanrı’nın yeryüzündeki krallığı) olarak gören ABD, Türk ve İslam düşmanlığı kartını elinden bırakmayacaktır.

            Tasarının onaylanma zamanı da çok ilginç. Lozan Barış Antlaşmasında Kerkük’ün statüsü karara bağlanamamıştı. Karar, bağımsız bir heyete bırakıldı. Heyet Türkiye’nin lehine karar vereceği zaman, İngilizlerin kışkırtmasıyla Şeyh Sait İsyanı başlamış, Türkiye içişleriyle meşgul olunca Kerkük sessiz sedasız İngilizlere kaldı. Aynı senaryo bir daha uygulandı. Sadece zaman ve isimler değişerek. Ocak 2007 yılında Türkiye Kuzey Irak’a bir müdahale hazırlığındayken Hrant Dink cinayeti ortaya çıktı. Türkiye Hrant Dink cinayetine odaklanırken Kuzey Irak’a müdahale unutulup gitti. Şimdi de tam Ermeni Soykırım Tasarısı gündeme gelip birkaç gün sonra oylanacağı zaman, Şırnak’ta 13 askerimize yapılan hain pusu ortaya çıktı. Dikkat edilirse her iki olayda da başaktörler, Ermenilerle PKK terör örgütü olmuştur. Ermeni lobisi ile PKK tam bir mutabakat içinde çalışmaktadır. Gerçi bu mutabakat ta ilk günden beri sürmektedir. ABD bu iki kozu Türkiye’ye karşı hep kullanmış ve kullanmaya da devam edecektir.

            Sözüm ona dost ve müttefik bildiğimiz ülkeler, Türkiye Cumhuriyeti Devleti’nin bekâsını hiç hazmedememişlerdir. 500 yıl önce Hıristiyan İspanya’nın katliamından kurtardığımız Yahudiler bile bizi soykırımla suçlamaya kalktılar. ABD’deki Yahudi ADL (Soykırımı İnkârla Mücadele Kuruluşu) bile bizleri soykırımla suçlamaktadır. Varlıklarını bize borçlu olmalarına rağmen. Ya Polonya’ya ne demeli? Kendileri bile “Biz Osmanlının sayesinde var olmuşuz. Osmanlı olmasaydı bugün bizler olmazdık” diyen Polonya, varlıklarını borçlu oldukları Osmanlıyı soykırımla suçlamaktadır. Hz. Ali (r.a.)’ye demişler; falan kişi seni öldürecek. O da; “Benim ona bir iyiliğim dokunmamış ki beni öldürsün” İyiliğimizin dokunduğu her devlet, bugün bize düşman kesilmiştir. Ne adaletsiz bir dünyada yaşıyoruz. Arjantin’i, Venezüella’sı, Peru’su bile olaylarla hiçbir alakası olmadığı halde Türkiye’yi soykırımla suçlayan parlamento kararları almaktadır.

            Bu kararların alınmasında bizim de suçumuz bulunmaktadır. Ermeniler, yalan olduğunu bildikleri halde 1924 yılından beri fikirlerini sergilemekte, her ülkede girişimlerde bulunmaktadırlar. Hatta ülkemizde bile birçok taraftar toplamıştır. Hrant Dink cinayetinde “Hepimiz Ermeniyiz” pankartları bunun açık delilidir. Ermeni Lobisi şimdi 80 yıllık çalışmasının meyvesini topluyor. Peki biz bu süre içerisinde ne yaptık? Bırakın dünya kamuoyuna kendimizi anlatmayı, kendi halkımıza bile anlatmadık. Kendi öğrencilerimize bile anlatmaktan aciz kaldık. Onlar karınca, bizlerse Ağustos Böceği gibi çalıştık. Şimdi ise ayağa kalkmış, oylamaya beş gün kala ABD’ye parlamenter göndermeye, soykırımı kabul eden ülkelere kınama mesajları vermeye başlamışız. Bizler mücadelemizi günü birlik yapmaktayız. Böyle çalışmakla mücadele kazanılmaz. Sen yıllarca uyuyup, kendi halkını bile bilgilendirmeden, son beş gün içerisinde mücadele verirsen olacağı bu olur. Atı alan Üsküdar’ı çoktan geçmiştir.

            Şimdi yapılması gereken şudur:

1.       Öncelikle okullarda, yazılı ve görsel medyada bu konuyu sürekli işleyip gündemde tutmak, kendi halkını bilinçlendirmek, bu milli konuda halkımızın birlik beraberliğini sağlamak,
2.       Erivan, Kudüs, Antilyas (Lübnan) ve ABD Boston’daki Zoryan Arşivinin açılması için baskı yapmak ve devamlı gündemde tutmak,
3.       Her Üniversitede Ermeni meselesiyle ilgili Araştırma Enstitüsü kurmak,
4.       Araştırma yapacak kişilere geniş imkânlar sunmak,
5.       Asılsız soykırım ithamlarına karşı kurulmuş olan derneklere sahip çıkmak, soykırıma karşı mücadele veren sivil toplum örgütlerini desteklemek,
6.       Toplu mezarların biran önce açılarak dünya kamuoyuna sergilemek,
7.       En önemlisi Asılsız Soykırım İddialarını Birleşmiş Milletlere ve Lahey Adalet divanına taşımaktır.

Şayet bizler Soykırım iddialarını bu zemine taşımazsak, yarın Ermeni lobisi ve gün geçtikçe Ermenilere destek veren devletler taşıyacaklardır. Birleşmiş milletlerde veto kartını kullanan daimi üyeler (5 üyeden ABD, Rusya ve Fransa zaten Ermenilere destek vermektedir) Ermenilerden yana taraf takınarak, ülkemizi işlemediği bir suçtan dolayı mahkûm etmeye çalışacaklardır. 

Zarın neresinden dönersek kârdır. Bizler birlik ve beraberlik içerisinde tek yürek olursak, bu haksız ve utanç verici oyunları kolayca bölebiliriz. Hacı Bektaş-ı Veli’nin de dediği gibi; BİR OLALIM, İRİ OLALIM, DİRİ OLALIM.

 

 

Bookmark and Share Arkadaşına Gönder Arkadaşına Gönder Yazdır  

 

DuyurularTümü


Mehmet Törehan SERDAR’ın yeni kitapları

Yazarlarımızdan Sayın Mehmet Törehan SERDAR’ın yeni kitapları yayınlanmıştır.



Sakarya Hava Durumu

SAKARYA

Tarihte Bugün